ANTARKTIKA (AA) – Cumhurbaşkanlığı himayesinde, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı uhdesinde, TÜBİTAK MAM Kutup Araştırmaları Enstitüsü koordinasyonunda yapılan 8. Ulusal Antarktika Bilim Seferi devam ediyor.
Çalışmaların sürdüğü Horseshoe Adası’nda buzullardan eriyen sular ve kar yağışlarıyla beslenen su kütleleri bulunuyor. Bölgede yapılan çalışmalar sonucunda bu göllerin, taşıdığı doğal ve bilimsel değerler nedeniyle kısa süre içinde Antarktika Antlaşmalar Sistemi çerçevesinde özel koruma alanı (Antarctic Specially Protected Area, ASPA) olarak ilan edilmesi bekleniyor.
8. Ulusal Antarktika Bilim Seferi’nin Bilimden Sorumlu Sefer Lider Yardımcısı Dr. Atilla Yılmaz, AA muhabirine, Horseshoe Adası’nda birçok su kütlesinin bulunduğunu söyledi.
Yılmaz, “Kampımıza yakın bölgede bulunan göller, erişilebilir olmaları nedeniyle çok sayıda bilimsel projeye ev sahipliği yapıyor. Bu göllere kampımızdan yaklaşık 20 dakikalık bir yürüyüşle ulaşılabilmekte. Burada hem geçmişte hem de bu sefer dahilinde farklı çalışmalar gerçekleşti. Örneğin bu sefer kapsamında göllerde su ve sediment örneklerinde mikroplastiklerin varlığıyla ilgili incelemeler yapıldı.” dedi.
“Önümüzdeki aylarda özel koruma alanı ilan edilmesi bekleniyor”
Dr. Atilla Yılmaz, bu kadar güney enlemlerde nadir olarak görülen göllerin ekosistem açısından zengin su kütlelerine sahip olduğunu belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bu göllerin bilimsel önemi ve doğal hayata verdiği destek özelliği nedeniyle bu yıl içerisinde, hatta önümüzdeki aylarda, özel koruma alanı bölgesi ilan edilmesi planlanıyor. Özel koruma alanı uygulaması, Antarktika’da bilimsel değeri, estetik değeri ya da farklı değerleri yüksek bölgelerin korunması amacıyla geliştirilmiş bir sistem. Antarktika Antlaşmalar Sistemi dahilinde ülkeler sorumluluk alarak buradaki bölgelerin korunması için ekstra tedbirler koyuyor ve bir yönetim planı oluşturuyorlar. Bu yönetim planı dahilinde, ‘burada ne yapılır, ne yapılmaz, nasıl hareket edilmeli, nelere izin verilir’ gibi konular yer alıyor.”
Atilla Yılmaz, geçen yıl başlattıkları bir girişimle Türkiye, Belçika ve Birleşik Krallık olarak Antarktika Antlaşmalar Sistemi’nde buranın özel koruma alanı bölgesi olması için teklif sunduklarını anımsatarak, “Bunun yönetim planını da yine işbirliği içerisinde hazırladık. 2024 yılındaki Antarktika Antlaşması Danışma Toplantısı’nda da bunlar tartışılacak ve onaylanacak diye düşünüyoruz.” diye konuştu.
“Buralarda bilimsel aktiviteler tüm hızıyla devam edecek”
Yılmaz, “özel koruma alanı” denilince “buralara hiçbir şekilde girilmeyecek veya çalışılmayacak” anlamına gelmediğini belirterek, buralarda bilimsel aktivitelerin tüm hızıyla devam edeceğini, ancak buranın ekosistemini ve doğal ortamını bozmamak için çeşitli önlemler alınacağını söyledi.
Göllerde birçok canlının yaşadığına değinen Yılmaz, “Buzullardan eriyen sularla beslenen bu göl ekosisteminde zooplanktonlar ve fitoplanktonlar başta olmak üzere birçok canlı yaşıyor. Bu göllerde iki farklı zooplanktonun yaşadığını biliyoruz. Hatta geçmişte yapılan çalışmalarda binlerce yıl öncesine ait plankton fosillerine rastlanılmış durumda. Bu da göllerin hem bilimsel hem de Antarktika’nın ekosistemi için olan önemini vurguluyor.” şeklinde konuştu.
Yılmaz, TÜBİTAK MAM Kutup Araştırmaları Enstitüsü olarak Horseshoe Adası’ndaki göller için 2023 yılında başlattıkları bir çevresel izleme programı olduğunu kaydederek, “Her sene kampımızın yukarısında bulunan göllerde çeşitli fizikokimyasal parametreleri inceliyoruz. Bunun dışında su ve çökel (sediment) örnekleri alarak Türkiye’deki laboratuvarlarda kirletici miktarlarını inceliyoruz.” açıklamasında bulundu.
“İnsanlığın etkisi maalesef buralarda da görünüyor”
Dr. Atilla Yılmaz, her ne kadar Türkiye’den ya da bütün ana karalardan binlerce kilometre uzakta ve izole bir yer olarak tanımlansa da insanlığın etkisinin maalesef Antarktika’da da görüldüğünü belirterek, sözlerini şöyle tamamladı:
“Özellikle son yıllarda Horseshoe Adası dahil olmak üzere yakın çevrelerde artan turist popülasyonu da bu etkiye katkı sağlıyor. Bunun dışında bölgede balıkçılık faaliyetleri de yoğun şekilde devam ediyor. Ama bunların dışında ana karadan Güney Amerika, Afrika’nın güneyi ya da Avusturalya gibi yakın bölgelerden hava ya da su yoluyla kirleticilerin buraya taşınımı da mümkün. Biz yapacağımız çalışmada yıllık olarak bu ölçümleri ve laboratuvar analizlerini yaparak burada uzun bir zaman diliminde bu kirleticilerin seviyesini izleme niyetindeyiz. Bu da ileride bu kirletici seviyeleri arttığı taktirde burada ekstra önlemler alınması gerekiyorsa bunlar için önemli bir veri sunacak.”
Muhabir: Şebnem Coşkun