Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

Hazine ve Maliye Bakanı Şimşek: Enflasyonda çok hızlı bir düşüş var

Hazine ve Maliye Bakanı Şimşek, “Geçen sene bir geçiş dönemiydi, mayıstan bu yana enflasyonda çok hızlı bir düşüş var, önümüzdeki aylarda bu devam edecek, piyasanın enflasyon beklentilerini baz alırsak eylülde enflasyon 40’lı rakamlara inecek.” dedi.

Hazine ve Maliye Bakanı

İSTANBUL (AA) – Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, “Geçen sene bir geçiş dönemiydi, mayıstan bu yana enflasyonda çok hızlı bir düşüş var, önümüzdeki aylarda bu devam edecek, piyasanın enflasyon beklentilerini baz alırsak eylülde enflasyon 40’lı rakamlara inecek. Şu anda hedeflerimiz çerçevesinde gidiyor.” dedi.

Şimşek, Global Liderler Zirvesi’nin ikinci gününe video mesaj yolladı. Konuşmasında Orta Vadeli Program (OVP) ve Türkiye ekonomisinin gelecek dönem perspektifi hakkında katılımcılara bilgi veren Şimşek, programın işleyişini ve hedeflerini anlattı.

OVP’nin nihai hedefinin sürdürülebilir yüksek büyüme ve daha adil gelir dağılımı olduğuna dikkati çeken Şimşek, sürdürülebilir yüksek büyüme için mutlaka fiyat istikrarının sağlanması, mali disiplinin yeniden tesisi edilmesi ve sürdürülebilir cari açık konusunun olmazsa olmaz olduğunu dile getirdi.

Burada en kritik konunun ise yapısal dönüşüm olduğunu belirten Şimşek, şunları kaydetti:

“Çünkü yapısal dönüşümle rekabet gücümüzü artıracağız ve verimliliği artırarak refah seviyemizi yükselteceğiz. Programımızın en önemli önceliği enflasyonu tek haneye düşürmektir. Geçen sene bir geçiş dönemi yaşadık enflasyonda. Enflasyon mayıs ayında zirveyi buldu, bu sene sonu itibarıyla enflasyonu, TCMB’nin hedef bandının üst kısmı olan yüzde 42-41,5’le bitirmeyi ümit ediyoruz. Gelecek sene enflasyonun yüzde 20’nin altına ki OVP’nin hedefi yüzde 17, 2026 sonunda da tek haneye düşürmeyi hedefliyoruz. Bunun için TCMB elindeki bütün imkanları seferber etmiş durumda ve dolayısıyla enflasyon beklentileri ve enflasyonu çıpalamış durumda.

Yazın başlayan belirgin dezenflasyon önümüzdeki aylarda devam edecek, enflasyon hedeflerimizin gerçekçi olduğuna ve bunları tutturabileceğimize inanıyoruz. Diğer önemli hedefimiz, bütçe açığını kalıcı bir şekilde yüzde 3’ün altına çekmek. Deprem nedeniyle, EYT nedeniyle geçen sene ve bu sene bütçe açığımız oldukça yüksek seyrediyor. Bütçe açığı gayrisafi yurt içi hasılaya (GSYH) oran olarak geçen sene yüzde 5,2 idi, bu sene 4,9’a gerilemesini bekliyoruz ama gelecek sene bizim için kritik bir sene. Dezenflasyon sürecini desteklemek için bütçe açığının milli gelire oranını yüzde 3 civarına düşürmeyi hedefliyoruz. Sonraki yıllarda da yüzde 3’ün altına çekerek dezenflasyona güçlü bir destek vereceğiz.”

“Daha dengeli, daha sürdürülebilir, yüksek büyümeye geçiş yapacağız”

Bakan Şimşek, diğer hedeflerden birinin de cari açığın kalıcı bir şekilde yüzde 2 ve altına çekilmesi olduğuna işaret ederek, geçen sene cari açığın yüzde 4 civarında olduğunu, bu yıl muhtemelen yüzde 2’nin altında yüzde 1,7 olarak öngördüklerini anımsattı.

Şimşek, şunları söyledi:

“Gelecek sene yüzde 2 civarı bir cari açık öngörümüz var, sonraki senelerde ise yüzde 1,5-2 arası bir cari açık hedefliyoruz. Şimdi cari açığın yüzde 2-2,5 olması demek; Türkiye’nin dış borcunun milli gelire oranı artık düşüyor demektir. İkinci olarak da rezerv birikimine imkan sağlıyor. Çünkü hedeflerimizden bir tanesi de Türkiye’nin rezerv yeterliliğini artırmak, böylece Türkiye’nin dış kırılganlıklarını azaltmak. Tabii bu politikaların bir sonucu olarak da büyümede geçici bir yavaşlama olacak ama daha dengeli, daha sürdürülebilir, yüksek büyümeye geçiş yapacağız.

Geçen sene büyüme bildiğiniz gibi yüzde 5 civarıydı fakat bunun 8 puandan fazlası iç talep kaynaklıydı, net ihracatın katkısı da eksi 3 puanın üzerindeydi, dengesiz bir büyümeydi ve bu enflasyonu, cari açığı doğuruyordu. Bu sene büyüme daha mütevazı, o uzun vadeli ortalamalarımıza göre, dezenflasyon programı nedeniyle yüzde 3,5 civarında bir büyüme öngörüyoruz ama bu büyümenin 1 puanı dış talepten gelecek, 2,5 puanı da iç talepten gelecek. Gelecek sene büyümeyi yüzde 4, daha sonra da 4,5 ve yüzde 5 olarak öngörüyoruz ama net ihracatın katkısı pozitif olmaya devam edecek.”

“Programımız, özünde bir dezenflasyon programı”

Bakan Şimşek OVP’nin özünde bir dezenflasyon programı olduğunun altını çizerek, dezenflasyonla birlikte sürdürülebilir yüksek büyümeye geçmek istediklerini dile getirdi.

Dezenflasyonun amacının Türkiye’de öngörülebilirliği, refahı kalıcı bir şekilde artırmak olduğuna işaret eden Şimşek, “Ve Türkiye’de dezenflasyon başlamış durumda. Programımız çalışıyor mu? Büyümede dengelenme bizim önceliklerimizden bir tanesiydi. Geçen sene iç talebin büyümeye katkısı özellikle ilk üç çeyrekte yüzde 8 ile 11 arası, bu çok yüksek bir rakam. Net ihracatın katkısı da eksi. Bu dengesiz bir büyüme, biz daha dengeli bir büyümeye geçişi sağlamış durumdayız. Büyümede geçici bir yavaşlama var ama bu geçici. Dezenflasyonla birlikte, enflasyonun kalıcı bir şekilde düşmesiyle birlikte Türkiye’nin hem büyüme potansiyeli yükselecek hem de büyüme performansı yükselecek.” ifadelerini kullandı.

Enflasyonla büyüme arasında kısa vadede bir etkileşim bulunduğunu belirten Şimşek, orta ve uzun vadede enflasyonun tek haneye inmesinin Türkiye’nin büyüme potansiyelini ve büyüme performansını yükselteceğini söyledi.

“Cari açıktaki iyileşme çok ciddi bir şekilde sağlanmış durumda”

Bakan Şimşek, “Cari açıktaki iyileşme çok ciddi bir şekilde sağlanmış durumda. Geçen sene mayısta, bu programın hemen arifesinde cari açığımız 57 milyar dolar civarıydı, bugün cari açığımız 20 milyar doların altına düşmüş durumda, programın başarısı burada çok net bir şekilde ortaya çıkıyor. Çok büyük ihtimalle milli gelire oran olarak cari açığı yüzde 2’nin oldukça altında bir seviyede bu yılı tamamlayacağız. Önümüzdeki senelerde de cari açığı yüzde 2’nin altında tutmayı hedefliyoruz.” ifadelerini kullandı.

Mali disiplin konusunda yapılan çalışmalar hakkında da bilgi veren Şimşek, AK Parti hükümetlerinin en önemli özelliklerinden bir tanesinin mali disiplini uzun bir süre sağlaması olduğunu dile getirdi.

“Bütçe açığını düşürme hedefimizin esas itibarıyla gayesi TCMB’ye enflasyonu tek haneye düşürmekte yardımcı olmaktır, güçlü destek vermek”

Şimşek, “Bizim için en önemli hedeflerden bir tanesi bütçe açığını kalıcı bir şekilde yüzde 3 ve altına çekmektir. Bu sene bütçe açığı geçen seneye göre biraz daha düşük olacak, yüzde 4,9 ama gelecek sene 3,1’lik bir bütçe açığını hedefliyoruz. Bütçe açığını düşürme hedefimizin esas itibarıyla gayesi, TCMB’ye enflasyonu tek haneye düşürmekte yardımcı olmaktır, güçlü destek vermek.” dedi.

Reformlara alan açma hedefinde olduklarına dikkati çeken Şimşek, diğer önceliklerden bir tanesinin de rezerv yeterliliğine ulaşmak olduğunu söyledi.

Şimşek, “147 milyar dolar civarında bir brüt rezerve sahibiz ama swap hariç net rezervlerdeki artış oldukça dramatik. 2012-2013 ekonomide iyi bir dönemimizdir, o dönemde net rezervlerimizdeki artış 38 milyar dolar civarıdır. Halbuki son 1 yılda net rezervlerimizde neredeyse 78 milyar dolarlık bir artış oldu. Bu programa olan güvenin en belirgin göstergesi, programın çalıştığını net bir şekilde ortaya koyuyor. Bu rezerv artışının birden fazla kaynağı ve büyük oranda da güvene dayalı bir artıştır bu. Swap hariç net rezervlerimiz uzun bir aradan sonra tekrar pozitife döndü ve şu anda 17,4 milyar dolarlık bir seviyede. IMF’nin tanımına göre IMF 1 ve üstü rezervi yeterli olarak görüyor, biz şu anda 0,97’ye ulaşmış durumdayız yani neredeyse o yeterliliği sağlamış durumdayız.” değerlendirmesinde bulundu.

“KKM bizim için bir risk faktörü, oradan çıkışı tamamlamak istiyoruz”

Bakan Şimşek, önemli hedeflerden bir tanesinin de Kur Korumalı Mevduat’tan (KKM) çıkış olduğunu belirtti.

Geçen sene ağustosta KKM’nin neredeyse 144 milyar dolar seviyesine çıktığını anımsatan Şimşek, şöyle devam etti:

“Uyguladığımız program sayesinde KKM’yi bu süreçte yaklaşık 96 milyar doların üzerinde azalttık ve şu anda 48 milyar doların altına düşmüş durumda. Bizim hedefimiz piyasayı bozmadan önümüzdeki aylarda KKM’den çıkış çünkü bu bizim için bir risk faktörü, oradan çıkışı tamamlamak istiyoruz. Yine KKM’nin toplam mevduat içerisindeki payı yüzde 26’nın üzerinden yüzde 10’un altına düşmüş durumda. TL mevduatın toplam mevduat içerisindeki payı da yüzde 52’nin üzerine çıkmış durumda. Geçen sene yüzde 32 seviyesine kadar düşmüştü. Dolayısıyla bütün bu göstergeler şunu gösteriyor, programımız çalışıyor, programımıza güven pekişiyor ve biz bunu başaracağız çünkü bu program, güçlü bir program, iç tutarlığı olan bir program ve nihai hedeflerimize de ulaşmada tabii ki önemli mesafe katettik ama daha önümüze 2 yıllık bir süreç var.

Dezenflasyonu sağlayabilmek için ticari kredilerdeki büyüme daha ılımlı hale getirildi, bu normaldir çünkü kredi genişlemesi üzerinden bir aşırı ısınmayla karşı karşıyaydık geçen sene. O aşırı ısınmadan şimdi daha makul, daha ılımlı bir kredi büyümesine doğru evrilmiş durumdayız. Bütün bunların sayesinde Türkiye’nin çok önemli kazanımları oldu. Mesela, geçen mayısta Türkiye’nin risk primi 703 baz puandı, 12 Eylül itibarıyla 272 baz puana kadar düştü. Tabii ki bu hala yüksek bir seviye fakat risk primimizdeki düşüşte diğer gelişmekte olan ülkelere göre çok ciddi bir şekilde pozitif yönde ayrıştık.”

“Geçiş döneminde tabii ki birtakım sıkıntılar, yan etkiler var ama bunlar geçici”

Bakan Şimşek, “Türkiye hem dış finansmana erişiyor, daha ucuza erişiyor hem de daha uzun vadeli erişiyor. Zaten bu programın amacı da reel sektörümüzün, vatandaşlarımızın ihtiyaçlarını karşılaması için daha ucuza, daha makul maliyetlerle ve daha uzun vadeli finansmana erişiminin önünü açmaktır. Evet, bu geçiş döneminde tabii ki birtakım sıkıntılar, yan etkiler var ama bunlar geçicidir. Dolayısıyla bütün bunlar aslında bizim doğru yolda olduğumuzu gösteriyor.” diye konuştu.

“2024’te dünyanın önde gelen 3 derecelendirme kuruluşundan not artırımı alan dünyada tek ülkeyiz.” diyen Şimşek, şunları kaydetti:

“Önümüzde yapacak çok şey var ama OVP sayesinde yatırım yapılabilir seviyeye geçmişe oranla çok daha hızlı şekilde ulaşacağız. Programın en büyük hedefi, en kritik hedefi, enflasyonun kalıcı olarak tek haneye, ondan sonra da düşük tek haneye yani yüzde 5’lerin altına indirilmesi. Geçen sene bir geçiş dönemiydi, bir sürü faktörün etkisiyle mayısta enflasyon yüzde 75’in üzerinde bir seviyede zirveye ulaştı ama mayıstan bu yana enflasyonda çok hızlı bir düşüş var. Önümüzdeki aylarda bu devam edecek ve enflasyon yüzde 52’ye inmiş durumda, inanıyorum ki piyasanın enflasyon beklentilerini baz alırsak eylül ayında enflasyon 40’lı rakamlara inecek. Yılı dediğim gibi bizim öngörümüz yüzde 41,5’la kapatmak. Gelecek sene de enflasyonu dediğim gibi yüzde 20’nin altına çekmek, bir sonraki yılda yüzde 10’unun altına çekmek gibi bir hedefimiz var. Şu anda hedeflerimiz çerçevesinde gidiyor.”

Bakan Şimşek, “Hedeflerimizi tutturdukça, enflasyon düştükçe, bu enflasyon beklentileri daha da iyileşecek. Böylece Türkiye’nin hem programı çalışacak hem de öngörülebilirlik daha da artacak.” dedi.

Şimşek, Global Liderler Zirvesi’nin ikinci gününe video mesaj yolladı. Konuşmasında Orta Vadeli Program (OVP) ve Türkiye ekonomisinin gelecek dönem perspektifi hakkında katılımcılara bilgi veren Şimşek, programın işleyişini ve hedeflerini anlattı.

Piyasadaki enflasyon beklentilerine dikkati çeken Şimşek, hem reel sektörde hem de finansal kuruluşlardaki beklentilerin de düştüğünü dile getirdi.

Bakan Şimşek, 72 katılımcının enflasyon beklentilerine değinerek, şöyle konuştu:

“Hem reel sektörden hem de tabii ki finansal kuruluşlardan. Ekim ayında ’12 ay sonra enflasyon ne olacak?’ diye sorduğumuzda piyasa diyordu ki yüzde 45,3 olacak. Bugün diyor ki yüzde 27,5 olacak. Ciddi, yaklaşık 18 puanlık enflasyon beklentilerinde iyileşme var. 24 ay sonrası enflasyon ne olacak diye sorduğumuzda, ekim ayında yüzde 26 civarı olacak diyorlardı, şimdi ise yüzde 18 civarı. Dolayısıyla gördüğünüz gibi yavaş yavaş enflasyon beklentileri bizim hedeflerimize yakınsamaya başladı. İnanıyorum ki biz hedeflerimizi tutturdukça, enflasyon düştükçe, bu enflasyon beklentileri daha da iyileşecek ve böylece Türkiye’nin tabii ki hem programı çalışacak hem de öngörülebilirlik daha da artacak.”

Yapılan reformların programda önceliklendirdikleri diğer bir alan olduğunu kaydeden Şimşek, OVP’de yüzlerce yapısal reform eylemi olduğu bilgisini paylaştı.

Şimşek, “Şunu söyleyeyim. Yılın ilk iki çeyreğinde biz yapısal reformlar anlamında öngördüğümüz adımların yüzde 67’sini tamamladık. Şimdi diyebilirsiniz ki ya işte ‘Niye yüzde 100 değil?’ Dünya mükemmel bir dünya değil. Yüzde 67 iyi bir oran yani üçte ikilik. Önemli olan bunu sürekli kılmaktır ve ben inanıyorum ki önümüzdeki dönemde reformlarda daha da hızlanacağız. Çünkü siyasi istikrar var, seçimlerin hepsini geride bıraktık. Şimdi tabii ki yüce Meclisimizin desteğiyle reformlarımızı hızlandıracağız inşallah.” şeklinde konuştu.

Çok kapsamlı bir reform gündemine sahip olduklarını anlatan Şimşek, yapısal reformlarda en önemli önceliğin beşeri sermayenin kalitesinin artırılması olduğunu belirtti.

Şimşek, bunun insana yatırım demek olduğunun altını çizerek, eğitimde kalitenin insanların niteliklendirilmesi, becerilerinin artırılması, işbaşı eğitim gibi birçok konunun yer aldığını söyledi.

“Reformlarla verimlilik artacak, artış sayesinde Türkiye’de enflasyon düşecek”

Bakan Şimşek, yatırım ortamının iyileştirilmesi, sermaye piyasalarının derinleştirmesi ve kamu maliyesi alanında da önemli reformlar öngördüklerini dile getirerek, bunları uyguladıklarını bildirdi.

Şimşek, “Yeşil dönüşüm, dijital dönüşüm. Peki bütün bu reformlar nasıl bu programı etkileyecek? Burada verimlilik artışı olacak. Verimlilik artışı sayesinde Türkiye’de enflasyon düşecek. Refah artacak, gücümüz artacak. İşte bütün bunlar aslında potansiyel büyümemizi yükseltecek, büyüme performansımızı yükseltecek. Onun için yapısal reformlar bizim programın en önemli bileşenidir. Yani bir taraftan tabii ki işte mali disiplin, dezenflasyon, işte dış dengedeki iyileşme ama esas bunları kalıcı hale getirecek olan yapısal reformlardır.” dedi.

Kaynak denildiği zaman beşeri sermayeden bahsettiklerini ifade eden Şimşek, konuşmasına şöyle devam etti:

“Teknoloji ve inovasyon ekosistemini güçlendirmesinden bahsediyoruz. Bir taraftan sektörel politikalara ihtiyacımız var. Mesela yeni bir sanayi politikası. Enerjide dönüşüm, yani yeşil dönüşüm, tarım, özellikle lojistik ve gıda arzının artırılmasına yönelik yatırımlar. Ulaştırma, özellikle rekabet gücümüzü artıracak ulaştırma yatırımları. Birazdan göstereceğim mesela, ulaştırmada biz kara yollarına büyük yatırımlar yaptık. Ama bu ihtiyaç azaldı artık. Havalimanları, limanlar, bu ihtiyaçların hepsi azaldı. Şimdi bizim tek önceliğimiz var, demir yolu. Ama buradaki en önemli öncelik ne? Tabii ki organize sanayi bölgelerini limanlara bağlamak. Rekabet gücümüzü artırmak ve karbon ayak izimizi azaltmak.”

“Bizim amacımız Türkiye’yi yüksek gelirli ülkeler grubuna sokmak”

Şimşek, dış entegrasyon alanında da önemli reformlara ihtiyacın olduğuna vurgu yaparak, siyasi istikrarın olması, yatırım ortamının iyileştirilmesi, Avrupa Birliği (AB) ve yakın coğrafyayla entegrasyon gibi konuların önemli başlıklar olduğunu kaydetti.

Bu reformların amacına değinen Şimşek, “Bizim amacımız Türkiye’yi yüksek gelirli ülkeler grubuna sokmaktır. Bakın yine biraz tarihi bir perspektif sunalım. Türkiye 1950’li yıllarda düşük orta gelir grubuna geçiyor. Çok uzun bir süre 2000’li yılların başına kadar düşük orta gelirli grup içerisinde kalıyor. AK Parti hükümetleriyle birlikte kalıcı olarak 2004’ten itibaren Türkiye üst orta gelir grubuna çıkıyor. Bu önemli bir kazanım. Ama 2004’ten beri oradayız, 20 yıldır oradayız. Şimdi hedefimiz Türkiye’yi yüksek gelir grubuna çıkarmak, yani sınıf atlatmak. İşte programın önemli hedeflerinden bir tanesi de budur. Bunun için ne lazım? Bir, tabii ki bizim çalışma çağındaki nüfusumuzun iyi bir şekilde kullanmamız lazım. Yani istihdamı artırmamız lazım, iş gücüne katılım oranlarını artırmamız lazım.” ifadelerini kullandı.

Şimşek, Türkiye’ye benzer ülkelere göre çalışma çağındaki nüfustaki büyümenin hala iyi olduğunu belirterek, ülkenin yaşlandığını ancak hala bir fırsat penceresi olduğuna işaret etti.

15-20 yıllık bir fırsat penceresi olduğunu dile getiren Şimşek, şu değerlendirmelerde bulundu:

“Dolayısıyla bu fırsat penceresini iyi kullanacağız ve Türkiye’yi dediğim gibi yüksek gelirli ülkeler grubuna sokacağız. Özellikle burada en önemli reform alanlarından bir tanesi kadınların iş gücüne katılım oranı artırmaktır. Bunun için ne gerekiyorsa, bir eylem planı çalışıyoruz ama zaten uzun bir süredir çabalıyoruz. Türkiye’nin tabii kadınların iş gücüne katılım oranı son 20 yılda yüzde 20’lerden yüzde 36’ya kadar geldi. Ama OECD ortalaması yüzde 66. Türkiye eğer OECD ortalamasını kadınların iş gücüne katılımında yakalarsa bizim milli gelir büyüklüğümüz yüzde 20 daha yükselir. Dolayısıyla yüksek gelirli ülkeler grubuna girmek yetmez, orada yükselmek ve kalıcı bir şekilde Türkiye’yi daha müreffeh bir ülke haline getirmek için mutlaka bizim kadınların iş gücüne katılım oranını artırmamız lazım, artırıyoruz ama bunu hızlandıracağız. Yani son 20 yılda artırdık, bunu hızlandıracağız.”

“HIT-30 ile öncelikli yatırımları hayata geçirip, Türkiye’nin katma değer zincirindeki yerini yükselteceğiz”

Mehmet Şimşek, programdaki diğer bir önemli konunun sanayide dönüşüm olduğuna dikkati çekerek, kişi başı gelire göre imalat sanayi katma değerinin milli gelire oran olarak oldukça yüksek olduğunu söyledi.

Şimşek, buna rağmen neden zengin olunmadığını anlatarak, Türkiye’nin katma değer zincirinde arzuladığı yerde olmadığını aktardı.

Ekonomik kompleksite endeksinde Türkiye’nin arzulanan yerde olmadığını kaydeden Şimşek, son 20 yılda epey ilerleme sağlandığını fakat buna ivme kazandırılması gerektiğini vurguladı.

Şimşek, “Bu da kendi kendine olmuyor. Onun için bir program çalıştık ve bu programları devreye koyduk ve bunun sayesinde bu birazdan bahsedeceğim program sayesinde yüksek teknoloji ihracatımızın kişi başına milli gelirimize göre ki şu anda çok düşük onu arttıracağız. Peki nasıl yapacağız? Burada aktif sanayi politikaları uygulamalarıyla yapacağız. Burada 4-5 tane önemli başlığımız var. Yakın dönemde Sayın Cumhurbaşkanı’mız tarafından açıklanan HIT-30 programı. Bu programın amacı 8 önemli alanda 30 öncelikli yatırımı çok güçlü bir şekilde desteklemektir. Yarı iletkenlerden, mobiliteye kadar, yeşil enerjiden, ileri imalata kadar sağlıklı yaşamdan, dijital teknolojiler, haberleşme ve uzay teknolojilerinden değer zincirini tamamlayan yatırımlara kadar. Birçok alanda çok güçlü destekler vereceğiz ve bu öncelikli yatırımları hayata geçirip Türkiye’nin hem katma değer zincirindeki yerini yükselteceğiz hem de yüksek teknolojili ihracatımızın oranını artıracağız.” açıklamalarında bulundu.

“Enerjide dönüşüm bizim için bir zaruret”

Hazine ve Maliye Bakanı Şimşek, Türkiye’nin dış ticaret açığını incelediklerini ve dış ticaret açığına sebep olan en büyük 284 ürün belirlediklerini belirterek, 300 milyar lira kaynak ayırdıklarını ve geçen sene aralık ayında bu programı açıkladıklarını anlattı.

Şimşek, “Dedik ki dünyada veya Türkiye’de bu teknolojiye sahip bu orta-yüksek ve yüksek teknoloji ürünleri üretecek yerli, yabancı işbirlikleri, girişimciler gelirlerse ve fizibilite teknik anlamda finansal fizibiliteyi geçerlerse biz kendilerine iki yıl ödemesiz, 10 yıl vadeli, Türk lirası cinsinden çok elverişli koşullarda kredi imkanı sunacağız dedik. Dolayısıyla sanayide dönüşümü aktif bir şekilde biz yapacağız.” şeklinde konuştu.

Enerjide dönüşümün kendileri için bir zaruret olduğuna değinen Şimşek, 2003-2024’ün temmuz ayı itibarıyla Türkiye’nin enerji ithalatının kümülatif olarak 905 milyar dolar olduğu bilgisini paylaştı.

Şimşek, “Bu enerji ithalatı, bu arada bütün bu dönemdeki cari açığımızın da 1,4 katı. Bunlar gerçekten büyük rakamlar. Yani eğer Türkiye enerjide dönüşümü sağlayıp kendi yeterliliğini kısmen sağlayabilirsen cari açığı kalıcı bir şekilde ortadan kaldırabilirsin. Bu da yeşil dönüşümü önceliklendirmemizi gerektiriyor. Bakın son 20 yılda ciddi bir şekilde yenilenebilir enerjiye yatırım yaptık. Yenilenebilir enerjinin toplam elektrik üretimi içerisindeki payını yüzde 39’dan yüzde 55’e çıkarttık. 2035 yılında yüzde 60’ın üzerine çıkartacağız. Nükleerle birlikte inşallah bu daha da artacak. Dolayısıyla enerjide dönüşümü yapıyoruz, yapacağız demiyoruz, fiilen yapıyoruz. Ama bunu hızlandıracağız.” ifadelerini kullandı.

Yenilenebilir enerjide kurulu güç bakımından, Türkiye’nin dünya sıralamasında 2000’li yılların başında 17’nci sıradayken bugün 11’inci sırada olduğunun altını çizen Şimşek, gelecek yıllarda ilk 10’a, hatta ilk 5’e girmeyi hedeflediklerini dile getirdi.

Şimşek, “Çünkü büyük potansiyelimiz var. Bakın Avrupa’da jeotermalde birinci sıradayız, rüzgarda yedinci sıradayız, güneş enerjisinde sekizinci sıradayız. Fakat, geçenlerde Oxford ve Cambridge Üniversitesi akademisyenlerinin yaptığı bir çalışma var ve bu çalışmada diyorlar ki Türkiye’nin yeşil kompleksite potansiyeli yani yeşil dönüşümle dünyanın yeşil dönüşümüne katkıda bulunma potansiyeli Türkiye’nin çok yüksek. Türkiye dünyada altıncı sırada, Çin birinci sırada. Dolayısıyla biz sadece kendi yeşil dönüşümümüzü sağlamayıp aynı zamanda aslında bu alana yapacağımız yatırımlarla dünyada yeşil dönüşüm için de biz katkı verebileceğiz.” diye konuştu.

“Önümüzdeki 25-30 yıl içerisinde 70 milyar dolarlık demir yolu yatırımı yapacağız”

Bakan Şimşek, sektörel önceliklerinden birinin de tarım ve tarımda dönüşüm olduğunu söyleyerek, tarım arazilerinin üretime kazandırılması, stratejik tarım ürünlerinde üretim planlaması, sözleşmeli üretim ve seri yatırımlarını modernleştirmesi gibi önemli konuların yapıldığını söyledi.

Şimşek, “Organize tarım bölgelerinin sayısının artırılması ki bu konuda epey bir kaynak ayıracağız, akıllı tarım uygulamalarının yaygınlaştırılması. Bütün bunlar bizim tarımda dönüşümü önceliklendirdiğimizi gösteriyor. Bakın enerjide dönüşüm, sanayide dönüşüm ve tarımda dönüşüm. Bunlar bizim için kritik alanlar, bunlar verimliliği arttıracak, bunlar rekabet gücümüzü artıracak.” dedi.

Altyapı yatırımlarına da değinen Şimşek, 2003’ten bu yana 277 milyar dolarlık yatırım yaptıklarını ve 2053’e kadar da yaklaşık 200 milyar dolar daha yatırım yapmayı planladıkları bilgisini paylaştı.

Şimşek, “Ama bu yatırımların büyük bir kısmı demir yollarına olacak. Şu anda bizim önceliğimiz sanayi bölgelerinin liman bağlantısını sağlayıp rekabet gücümüzü artırmak. Şöyle söyleyeyim, önümüzdeki 25-30 yıl içerisinde 70 milyar dolarlık demir yolu yatırımı yapacağız.” açıklamasında bulundu.

“Türkiye yapay zeka alanında iyi bir noktada”

Şimşek, Global Liderler Zirvesi’nin önemli bir temasının da yapay zeka olduğuna dikkati çekerek, Türkiye’nin yapay zeka alanında iyi bir noktada olduğunu belirtti.

Şimşek, IMF’nin yapay zeka hazırlık endeksine işaret ederek, şunları kaydetti:

“Türkiye, dikkat ederseniz gelişmekte olan ülke ortalamalarından çok daha hazırlıklı. Bu bizim için çok değerli ama bu yetmez. Bu önemli başlıklara ciddi yatırım yapacağız. Dolayısıyla her ne kadar gelişmekte olan ülkelere göre yapay zeka hazırlık endeksinde daha iyiysek de biz gelişmiş ülkelerle yarışmak istiyoruz, onlarla arayı kapatmak istiyoruz. Çünkü yapay zeka diğer sanayi devrimlerinden çok farklı. Yapay zeka, çok ciddi fırsatlar içeriyor ama yeterince hazır değilseniz, yapay zekaya hükmedemezseniz, önümüzdeki dönemde çok büyük tehditlerle karşı karşıya kalabiliriz. Dolayısıyla yapay zeka bizim önceliklendirdiğimiz bir alan. Dijital altyapıdan tutun, inovasyon, entegrasyon ekosisteminden beşeri sermaye yani insandan ve regülasyondan, etikten, bütün alanlarda ciddi bir çaba içerisinde olacağız.”

Dünya Bankasının grafiğine de değinen Şimşek, yeni teknolojilere hazırlık endeksine göre, Türkiye’nin burada da çok kötü olmadığını ve katedeceği mesafe olduğunu dile getirerek, konuşmasını şöyle sonlandırdı:

“OVP gördüğünüz gibi sadece sıkı para politikasını içermiyor, sadece mali disiplin tesisini de içermiyor. Geçici bir düzeltme peşinde değiliz. Bizim programı, gerçekten ilgileniyorsanız, tavsiye ederim, web sitemizde var, uzun bir metin. Gerçekten okumanızı tavsiye ederim. Ortalıkta işte önce ‘program yok’ dediler, sonra ‘program var ama kimse bu programı satın almaz dediler’, sonra ‘kaynak geliyor ama bu sıcak para’ dediler. Sürekli bir şekilde programı okumayanlar, programı anlamayanlar böyle bir perspektifle yaklaşmaya, yaklaşmada ısrar ediyor. Tabii ki eleştiriye açığız. Sizlerin yapıcı eleştirileri bizim için çok değerlidir. Ama şunun altını çizmek istiyorum, Türkiye bu programla dengesizliklerini giderecek ve yüksek sürdürülebilir büyüme patikasına tekrar geçecektir. Bunu başaracağız ama tabii ki bu programa olan inanç, bu başarıyı hızlandırır.”

 

Muhabir: Fatma Eda Topcu,Emirhan Yılmaz