Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

Bozdağ Film Platoları’nda tarih ve kültür yeniden canlandırılıyor

“Diriliş Ertuğrul”, “Kuruluş Osman” ve “Destan” gibi dizilere ev sahipliği yapan Bozdağ Film Platoları, çok sayıda ülkeden Türk dizisi hayranlarını ağırlıyor.

"Diriliş Ertuğrul", "Kuruluş Osman"

ISTANBUL (AA) – Dünyanın üçüncü, Avrupa’nın ise en büyük film platosu olma özelliğini taşıyan platonun ziyaretçileri, Osmanlı başta olmak üzere eski Türk tarihine ait unsurları keşfediyor.

Konserler, söyleşiler ve atlı gösterilerin yapıldığı yaklaşık 200 dönümlük arazide, Anadolu lezzetlerinin sunulduğu Söğüt 1299 Restoranı, geleneksel ürünlerin satıldığı çarşı, cam atölyesi, geleneksel kıyafetlerle fotoğraf çektirme ve demir dövme alanları bulunuyor.

Bozdağ Film Platoları Yiyecek İçecek Direktörü şef Hüseyin Bölük, AA muhabirine, Söğüt 1299 Restoran’da, Selçuklu, Osmanlı ve kadim Anadolu mutfağının eşsiz lezzetlerini “Yaşayan Mutfak” konseptiyle misafirlerine sunduklarını söyledi.

Bölük, yerli ve yabancı konuklara Türk kültürüne dair yemek sunumu yaptıklarını belirterek, şöyle konuştu:

“Orta Asya’dan Anadolu kapılarına gelmeden önce yoğurt ve kuzu eti tüketiyoruz. Daha sonra Selçuklu’ya geldiğimizde artık yavaş yavaş bizim mutfağımıza sebzeler girmeye başlıyor. Bol kıymalı sebze yemekleri ve deniz ürünleri gelmeye başlıyor. Tatlının, tuzlunun, o farklı kültürlerin de harmanlanmasıyla beraber zengin Osmanlı mutfağı ortaya çıkıyor. 17. yüzyılda maalesef saraya Fransız aşçılar çağrılmaya başlandığında biz Avrupa’nın etkisine girmiş bulunuyoruz. Şu an günümüzde hala Selçuklu ve Osmanlı mutfağı reçetelerini birebir yapan Azerbaycan mutfağı var. Ben onları bir şef olarak tebrik ediyorum.”

“Sunumları yaparken ağlayan çok misafir gördüm”

Misafirlere, kadim Türk kültürünün incelik ve nezaket hikayelerini anlatarak, eşsiz bir gastronomi deneyimi sunduklarını dile getiren Bölük, şunları kaydetti:

“Bizim çoğu yemeğimiz 800 yıllık tarifler. Bunların hepsinde tuz da var, baharat da var. Mesela bir domates yok, bir salça yok. Çünkü Osmanlı’ya gelmesi 17. yüzyılı bulmuş. Çok geniş bir yelpazemiz var burada. Anadolu’dan çok farklı lezzetler, soğuk başlangıçlar, ana yemekler, ara sıcaklar… Salatayı at arabasıyla getirip zerzevatçı kültürünü anlatıyoruz. Kendi yetiştirdiği yeşillikleri, meyveleri, sebzeleri, eski İstanbul sokaklarında at arabasıyla dolaşarak satan zerzevatçıları anlatıyoruz. Misafirler bizi yönlendiriyor, kendi damak tadına göre sosu ve garnitürü seçerek güzel bir salata ortaya çıkarıyor. Ara sıcaklarımızı kara kazanla getiriyoruz. Tatlılar değirmenine geliyor, değirmenciliği anlatıyoruz.”

Bölük, insanların sunumlardan etkilendiğine işaret ederek, “Köy hayatını bilen, köye en azından tatillerde gitmiş insanlar çok etkileniyor. Sunumları yaparken ağlayan çok misafir gördüm. Çocukluğundan bir şeyler buluyorlar. Yabancılar da imece kültüründen çok etkileniyor. Hatta bir keresinde uzun yıllar Meksika’da yaşamış Romanyalı bir misafirimizden imece kültürünün Meksika’da hala devam ettiğini öğrendim. Geçen gün Meksikalı bir misafir geldi, ona da sordum, teyit ettim. Biz de bu sunumları yaparken çok şey öğreniyoruz.” dedi.

İnsanların seyahat amaçlarından birinin de kültür öğrenme arzusu olduğuna dikkati çeken Bölük, Orta Asya’dan Selçuklu ve Osmanlı’ya kadar Türk kültürünü öğrenmek, deneyimlemek isteyenleri Söğüt 1299 Restoran’a davet etti.

“Yaşayan Mutfak” konseptini “Her yemeğin bir hikayesinin olduğunu bilmek ve misafirleri bu yemeğin bir parçası yapabilmektir.” şeklinde tanımlayan Bölük, şu ifadeleri kullandı:

“Üç temel esasımız var. Misafirlerimizle aktiviteler yaparak onların hayatına dokunuyoruz. Sürdürülebilir turizm anlamında ata tohumlarından bahçeler oluşturuyoruz. Sıfır Atık Projesi kapsamında ise yumurtanın kabuğundan, çay-kahve posasına kadar hiçbir şeyi çöpe atmamaya çalışıyoruz. Meyve sebze parçalarından soslar, püreler yapıyoruz. Misafirlere ressam paletini de verip boya ve tat aktivitesi yapmalarını sağlıyoruz.”

“Diziye özel ürünler mağaza için de özel olarak üretiliyor”

Har Sanat Sorumlusu Murat Şahin ise platolara dünyanın dört bir yanından yerli ve yabancı turistlerin geldiğini belirterek, “Buraya gelenler dizileri izleyenler olduğu için hikayeye hakim oluyorlar. Oyuncuların kullandıkları materyalleri görünce büyük heyecan yaşıyorlar. Diziye özel üretilen ürünler, mağaza için de özel olarak üretiliyor.” dedi.

Bazı ürünlere ilginin yoğunluğu nedeniyle bunların tedarikinde zorlandıklarını anlatan Şahin, şöyle konuştu:

“Dizide daha çok şatafatlı kostümleri görüyorlar, çok ilgilerini çekiyor. Oyuncuların giydiği kostümleri de çıkarttık ve satışa sunduk. Bunları görünce büyük heyecan yaşıyorlar. Oyuncuların kullandığı takılar ve yüzükler çok değerli oluyor. Burada güzel anılar da biriktiriyoruz. ABD’den bir misafirimiz gelmişti. Aldığı ürünler bizi şaşırtmıştı. Yay ve ok takımı aldı mesela. Diziden etkilendiğini söyledi. Osman Bey’in hançerini ve kılıcını aldı. İnsanlarda çok güzel hatıralar bırakıyor ki buraya gelip onları almak istiyorlar.”

Bozdağ Film Platoları

Platoların ziyaret edilen mekanları, İnegöl Kalesi, Ürgenç Çarşısı, Marmaracık Kalesi, Yenişehir Çarşısı, Kulucahisar Kalesi, Harzemşah Sarayı, Söğüt ve Kayı Obası bölümlerinden oluşuyor.

İnteraktif etkinlikler sayesinde platoların ziyaretçileri, tarihi yaşayarak öğrenme imkanı yakalayabiliyor. Kayı Obası’nda ziyaretçiler geleneksel Türk kostümleriyle fotoğraf çektirebilirken, aynı zamanda at binme, Türk zanaat ürünlerinin yapımını izleme ve Kayı halkının günlük yaşantısını inceleme gibi faaliyetlerde bulunabiliyor.

Ziyaretçiler, beğeniyle izledikleri dizilerin setini görmenin yanı sıra oyuncularla tanışma ve sohbet etme imkanı yakalıyor.

Söğüt alanında ise ziyaretçiler, geleneksel şerbet ve kahve içebilecekleri yerlerde vakit geçirebiliyor, hediyelik dükkanında geleneksel kostümler satın alabiliyor.

Bozdağ Film Platoları, Türkiye’nin birçok ilinden gelenlerin yanı sıra ağırlıklı olarak Orta Doğu, Orta Asya, Afrika, Balkan ve Latin Amerika ülkelerinden çok sayıda konuk ağırlıyor.

Plato, haftanın 7 günü saat 10.00 ile 20.00 arasında gezilebiliyor.

 

Muhabir: Fatih Türkyılmaz