İSTANBUL (AA) – Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Maliye Hesap Uzmanları Vakfı (HUV) tarafından düzenlenen “Enflasyonla Mücadele ve Merkez Bankacılığı” paneline katıldı.
Konuşmasında OVP’ye ilişkin bilgi veren Şimşek, diğer tüm politikalar, araçlar, gündemler ve hedeflerle birlikte aslında bir dezenflasyon programı uyguladıklarını vurguladı.
Şimşek, küresel ölçekte yaşanan gelişmelere atıfta bulunarak, özellikle bu yılın ikinci yarısından itibaren Türkiye’nin ticaret ortaklarında çok ciddi bir toparlanma beklediklerini söyledi.
Dünya Ekonomik Görünümü raporunda AB, Orta Doğu, Kuzey Afrika ve Orta Asya’da 2023’e göre ciddi bir toparlamanın öngörüldüğünden bahseden Şimşek, “Bu iyi bir haber. Çünkü biz dezenflasyon sürecinde iç talebi bir miktar yavaşlatacağız, dış talepteki ilave katkı çok değerli olacak. Küresel ölçekte başarılı bir dezenflasyon var ve dünyada yumuşak iniş başarıldı, bu çok iyi haber. Son dönemeçle ilgili soru işaretleri olmakla birlikte dezenflasyonun devam etmesi, 2025’te hedeflerle paralel noktaya gelmesi bekleniyor.” diye konuştu.
Şimşek, küresel emtia fiyatlarının reel anlamda göreceli olarak stabil kalacağının beklendiğini anımsatarak, dünyada yaşanan jeopolitik gerginlik ve savaşları piyasanın çok dikkate almadığını, bu çatışmaların ve gerginliklerin yayılmayacağı varsayımının bulunduğunu anlattı.
“Enflasyon en kötü vergileme yöntemidir”
Bakan Şimşek, küresel arka planın OVP’yi destekleyici nitelikte olduğuna işaret ederek, “OVP özünde fiyat istikrarını sağlamaya yönelik bir program. Mali disiplin bunu destekleyici nitelikte oluyor, sürdürülebilir cari açık programın bir çıktısı. Yapısal dönüşüm ise kazanımları kalıcı hale getirecek esas gündem. Bütün amaç sürdürülebilir yüksek büyüme, toplumsal refah.” şeklinde konuştu.
Fiyat istikrarını “olmazsa olmaz” şeklinde tanımlayan Şimşek, sürdürülebilir yüksek büyümenin herkesin gündeminde bulunduğunu, daha önemli konunun ise daha adil bir gelir dağılımı olduğunu vurguladı.
Şimşek, enflasyonun en kötü vergileme yöntemi olduğuna dikkati çekerek, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Dolayısıyla daha adil bir gelir dağılımı açısından da toplumsal barış ve refah açısından da fiyat istikrarı çok önemli. Türkiye’nin en büyük önceliği, şu anda tek önceliği var; o da fiyat istikrarı. Fiyat istikrarını nasıl sağlayacağız, enflasyonu nasıl düşüreceğiz? Tekerleği yeniden keşfetmeyeceğiz, öyle bir çabamız yok. Sıkı para politikası, sıkı maliye politikası, hedeflerle uyumlu gelirler politikası, yapısal dönüşüm ve verimlilik artışı, reçete bu. Bu reçetenin neresindeyiz? Enflasyon şoku yaşamış ülkeler için, enflasyonun tek hanelere, daha sonra da düşük hanelere indirilmesi çok ciddi bir iş. Zaman gerekiyor, meşakkatli bir iş, kararlılık ve sabır gerektiriyor.”
Bakan Şimşek, geçen sene 56 ülkede yaşanan 100 enflasyonist şokun incelendiği bir araştırmaya değinerek şu bilgileri verdi:
“Şok öncesi düzeye enflasyonun indirilmesi ortalama 3-4 yıl alıyor. Dolayısıyla biz ilk yılımızı, ki Haziran 2023 ile önümüzdeki ayın ortasına kadarki dönemi, geçiş dönemi olarak tanımladık ve bunu ilk günden paylaştık. Bu geçiş dönemi bu ay itibarıyla sona eriyor. Baz etkisinden bahsetmiyorum, para politikasının enflasyon beklentilerini çıpalayacak düzeye gelebilmesi zaman alıyor. Şu anda dezenflasyon sürecinin eşiğindeyiz. Başlangıçta baz etkisi nedeniyle hızlı şekilde enflasyon inecek. Merkez Bankamızın sunduğu perspektife göre eylülde 40’lı rakamları yüksek ihtimal görebiliriz ama süreç uzun, sabır ve kararlılık gerektiriyor. Merkez Bankamız para politikası anlamında ne gerekiyorsa yapıyor, çok iyi bir ekip var. Bütün araçları istediği şekilde uygulamaya koyuyor ve sonuç alacağımıza inanıyorum.”
“Fazla likiditenin piyasadan çekilmesi konusunda Merkez Bankamızla yakın çalışacağız”
Hazine ve Maliye Bakanı Şimşek, miktarsal sıkılaştırma konusunda da TCMB’de çok ciddi bir çaba bulunduğunu belirterek, şu değerlendirmelerde bulundu:
“Şunun altını çizmek istiyorum; Merkez Bankamız ihtiyaç duyarsa, biz Hazine ve Maliye Bakanlığı olarak, gerektiğinde ihtiyacımızın da ötesinde likiditeyi çekmek için borçlanacağız. Maliye politikasının buradaki işlevselliği, esas itibarıyla fiyat istikrarını sağlamak için ne gerekiyorsa yapmaktır. Mali genişleme üzerinden enflasyon yaratılmamasını sağlarken bir taraftan da gerekirse fazla likiditenin piyasadan çekilmesi konusunda Merkez Bankamızla yakın çalışacağız, bunun için de ne gerekiyorsa yapacağız.”
Şimşek, kredi büyümesinin hedeflere paralel şekilde yavaşladığını, ocak-şubatta bir miktar sapma olsa da aylık enflasyonda iyi bir patikaya oturulduğunu bildirdi.
Bu sapmanın yönetilebilir olduğunu söyleyen Şimşek, “Tekrar aylık enflasyonda bir patikaya oturuyoruz ve bizim hedeflerimize yakın bir patika. Piyasa henüz o noktada değil ama biz yönetilebilir olduğuna inanıyoruz, gerekiyorsa da ilave adımlar atılacak.” diye konuştu.
“Gelecek sene bütçe açığını yüzde 3’ün altına çekmekte kararlıyız”
Bakan Şimşek, depremin bütçe açığına etkileri hakkında değerlendirmelerde bulunarak, alınan tedbirler hakkında bilgi verdi ve gelecek seneden itibaren bu etkinin yavaşlayacağını söyledi. Gelecek sene bütçe açığını yüzde 3’ün altına çekmekte kararlı olduklarının altını çizen Şimşek, bu anlamda yapılan çalışmalar ve hayata geçirilecek uygulamaları paylaştı.
Sürdürülebilir cari açığın Türkiye açısından makro finansal istikrarın önemli bir bileşeni olduğunu dile getiren Şimşek, “Cari açık bu sene çok büyük ihtimalle milli gelire oran olarak yüzde 2,5’in altına düşecek, hedeflerimizden daha iyi olacak. Hedefimiz; cari açığı kalıcı şekilde yüzde 2,5’in altına çekmek.” ifadelerini kullandı.
“Bankalarda roll over rasyosu yüzde 150’lerin üzerine çıktı”
Hazine ve Maliye Bakanı Şimşek, OVP’de yaşanan gelişmelere ve gelinen noktaya değinerek, “OVP’nin kalbi yeniden dengelenme. Programımız çalışıyor.” dedi.
Özellikle üçüncü çeyrekten itibaren iç talebin yumuşayacağını öngördüklerini dile getiren Şimşek, şu değerlendirmeleri yaptı:
“Cari açıkta muazzam bir iyileşme var, bu devam edecek, devam etmesi için bu politikalar sürecek. Enflasyon beklentilerinde iyileşme var. Önümüzdeki aylarda enflasyon düşünce beklentilerin bizim hedeflere yakınsadığını inanıyorum ki göreceğiz. Dış finansmana erişimde sorun büyük oranda çözülmüş durumda. Bankalarda roll over rasyosu yüzde 150’lerin üzerine çıktı, reel sektörde de yüzde 120’ye yaklaştı. Bunlar çok ciddi artışlar, rezerv birikiminin bir ayağı da bu. Bankaların sermaye benzeri, son birkaç aydır, dünya sermaye piyasalarından devşirdiği kaynak 4 milyar doların üzerinde, bunun daha da artması ihtimalini yüksek görüyoruz.”
Şimşek, bankaların uzun vadeli kaynağı artık küresel piyasalardan devşirebildiğini, hepsinin carry trade, sıcak para olmadığını belirterek, “Bizim çok taraflı küresel bankalardan edindiğimiz çok ciddi kaynak var, önümüzdeki 3 yılda Dünya Bankası gibi ona benzer bankalardan en az 60 milyar dolarlık Türkiye’ye taahhüt edilmiş kaynak var. Oturup bir programa bağladığımız bir kaynak var ve buna carry trade ya da sıcak para diyemezsiniz.” şeklinde konuştu.
“Eleştirileri saygıyla karşılıyor ve eleştiriye değer veriyoruz ama program çalışıyor”
Bakan Şimşek, programa yönelik ve ülkeye para girişi konusunda yapılan eleştirileri anımsatarak, “Son 1,5 ayda 60 milyar dolardan fazla Merkez Bankasına kaynak aktı. Eleştirileri saygıyla karşılıyor ve eleştiriye değer veriyoruz ama bu program çalışıyor.” ifadesini kullandı.
KKM’den çıkış konusunda net olduklarını, bunun biraz zaman alacağını ancak şu an bulunulan noktanın çok iyi olduğunu vurgulayan Şimşek, “Türk Lirası mevduatlardaki artış oransal olarak çok iyi noktada, öngördüğümüzden daha iyi gidiyor. Hem fon akışında hem KKM’den çıkış hem rezerv birikiminde ilk gün başladığımızda ideal senaryoda ne olur diye bana sorsaydınız bu seviyeler öngördüğümüzden daha iyi.” şeklinde konuştu.
Şimşek, Merkez Bankası rezervlerine ilişkin, “Çok büyük ihtimalle yakında, bütün swaplar hariç pozitif rezerv noktasında olacağız. Yakınız, çok yakınız. Ben açıklanmayan rakamları genelde paylaşmıyorum. Rezervle ilgili kaygılar önemli ölçüde Türkiye’nin gündem maddesi olmaktan çıkacak. Ama bizim yolculuğumuzun daha başındayız, onun da tekrar altını çizelim. Türkiye’nin risk priminde ciddi azalış var. Ortada çok net piyasa güveni anlamında bir yansıma var.” değerlendirmesinde bulundu.
“Yapay zekada hazırlık düzeyimiz kötü değil ama daha çok beşeri sermayeye ihtiyacımız var”
Hazine ve Maliye Bakanı Şimşek, yapay zeka kullanımıyla yüksek verimlilik sağlanmasına ve yapısal reformların küresel büyümeye katkısına işaret ederek, Türkiye’nin sürdürülebilir büyümeyi sağlamak adına gündemine aldığı konular hakkında değerlendirmelerde bulundu.
Şimşek, “Yapay zekada hazırlık düzeyimiz kötü değil ama daha çok beşeri sermayeye ihtiyacımız var. Fiber optik gibi, hyperscale veri merkezleri gibi alanlara daha çok yatırım yapmamız gerekiyor, onları önceliklendireceğiz.” dedi.
Türkiye’nin beşeri sermayeyi güçlendireceğini anlatan Şimşek, yapay zeka döneminde çok yıkıcı gelişmelerin olabilme ihtimaline karşın iş gücü piyasası ve ona yönelik düzenlemelerin çok kritik olduğunu söyledi.
“Türkiye’yi bütün borç unsurları itibarıyla bakarsanız yüksek borçlu addedemezsiniz”
Bakan Şimşek, sadece Türkiye’nin değil tüm dünyanın reformlara ihtiyacı olduğunu belirterek, Türkiye’de iş gücü piyasasında yaşanan gelişmelere yönelik yapılan çalışmalara dikkati çekti ve Türk insanının “yaşlanmadan zenginleşeceğini” söyledi.
Türkiye’nin ve gelişmiş ülkelerin borçluluk oranları hakkında bilgi veren Şimşek, “Orta vadede büyümeyi etkileyen faktörlerden biri olan yüksek borçluluk büyümeyi aşağı çekiyor. Türkiye’yi bütün borç unsurları itibarıyla bakarsanız yüksek borçlu addedemezsiniz. Türkiye’nin hanehalkı borcu, şirket ve finans sektörü borcu ve kamu borcu toplamının milli gelire oranı yüzde 110’un altında. Bize benzer ülkelerde yüzde 250’in üzerinde, dünya ortalaması yüzde 330’un üzerinde. Borç henüz bizim için bir hız limiti değil, bu avantajımız var.” değerlendirmesinde bulundu.
Bakan Şimşek, bankacılık sektörünün her ne kadar zorlu bir dönemden geçse de stres testinden geçmiş iyi yönetimi, iyi teknolojik altyapısı ve çok güçlü beşeri sermayesi sayesinde iyi gittiğini dile getirdi.
Şimşek, “Hangi göstergeye bakarsanız bakın bankacılık sektörü büyümeyi destekleyici bir noktada. Fiyat istikrarını sağlarsak ki sağlamakta kararlıyız, sermaye piyasalarının reel sektörü fonlaması imkanını artırıyoruz. Bankacılık sektörü finansman ihtiyacının yüzde 88’ini karşılıyor. Bu sürdürülebilir bir model değil onun için sermaye piyasalarının derinleşmesi ve gelişmesi lazım. Bunun tek ön koşulu var; enflasyonun düşük tek haneye inmesi lazım.” ifadesini kullandı.
Maliye Hesap Uzmanları Vakfı Başkanı Eren: Özellikle enflasyonla mücadelede merkez bankalarının rolü vazgeçilmez oldu
Maliye Hesap Uzmanları Vakfı (HUV) Başkanı Ahmet Eren, vakıf olarak uzun yıllardan beri her yıl bu tarihlerde ulusal veya uluslararası panel düzenlediklerini, bugüne kadar düzenlenen panellere dünyanın her tarafından, konunun doğrudan uzmanı en üst düzey yetkili ve ünlü isimleri davet ettiklerini söyledi.
Eren, “Örneğin geçen yıl bugünlerde yine burada ‘Yakın Gelecekte Dünya ve Türkiye’ başlıklı panelimizi Sabancı Üniversitesi hocalarımızdan çok tanınan Prof. Dr. Özgür Demirtaş yönetti. Amerika MIT Ekonomi profesörü ve dünyada en çok alıntı yapılan akademisyenlerden Türk kökenli Prof. Dr. Daron Acemoğlu ile yine Amerika’nın ünlü ekonomistlerinden ‘para doktoru’ olarak bilinen ve uzun yıllar Bulgaristan’a danışmanlık veren John Hopkins Üniversitesinden ekonomi profesörü Steve H. Hanke, panelde görev aldı.” diye konuştu.
Bu yıl da yeni ve farklı bir konuyu ele aldıklarını aktaran Eren, “Enflasyonla Mücadele ve Merkez Bankacılığı” konusunu işlemek istediklerini kaydetti.
Eren, konunun çok önemli ve güncel olduğuna dikkati çekerek, şöyle konuştu:
“Özellikle enflasyonla mücadelede merkez bankalarının rolü 2008’de Amerika’da yaşanan mortgage krizi sonrası daha da önemli hale geldi. Daha önce iktisat öğretisinde ayrı ayrı ele alınan ve birbirinden çok ayrışan para politikaları ile maliye politikalarının eş güdümü kriz sonrası öne çıktı. Özellikle enflasyonla mücadelede merkez bankalarının rolü vazgeçilmez oldu. Konu, son yıllarda Türkiye’nin içinde bulunduğu enflasyonla mücadele açısından çok daha önemli hale geldi. Onun için dünya örneklerini gözden geçirmek ve Türkiye ile karşılaştırma yapmak istedik. Hatta panelimizde coğrafya olarak Türkiye’den çok uzak ama ekonomi göstergeleri açısından Türkiye’ye çok yakın Latin Amerika ülkelerinden Arjantin ve Peru örneklerini de incelemeyi çok arzu ettik. Bu coğrafyanın çok önemli ve başarılı merkez bankası başkanlarını davet etmek istedik fakat sonuç alamadık.”
Bu yılki paneli eski Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Başekonomisti Prof. Dr. Hakan Kara’nın yöneteceği bilgisini veren Eren, Kara’nın aynı zamanda Türkiye ekonomisini ve enflasyonla mücadele programlarını irdeleyeceğini dile getirdi.
Eren, panel kapsamında eski Polonya Merkez Bankası Başkanı Prof. Dr. Marek M. Belka ile eski Macaristan Merkez Bankası Başkanı Andras Simor’un da dünyadaki ve kendi ülkelerindeki enflasyonla mücadelede merkez bankalarının rolünü işleyeceğini sözlerine ekledi.
“Gıda ve enerji fiyatları düştü”
Açılıştan sonra Prof. Dr. Hakan Kara’nın moderatörlüğünde gerçekleştirilen “Enflasyonla Mücadele ve Merkez Bankacılığı” panelinde, eski Polonya Merkez Bankası Başkanı Belka ile eski Macaristan Merkez Bankası Başkanı Simor konuşma yaptı.
Her iki ülkenin eski Merkez Bankası başkanları kendi ülkelerindeki tecrübeleri anlatarak, Türkiye’nin enflasyonla mücadelesini yorumladı.
Polonya’nın 1980’lerde yüksek enflasyonla mücadele sürecini anımsatarak, pozitif ve reel faiz oranlarının kısa dönemde değil, uzun dönemde olması gerektiğini belirten Belka, “Güvenilir bir merkez bankanız varsa bu enflasyonun bedeli daha az olur.” dedi.
Salgın ve Rusya-Ukrayna Savaşı’nın küresel anlamda yüksek enflasyona sebebiyet verdiğine değinen Belka, gıda ve enerji fiyatlarının düştüğünü, şu anki dezenflasyon sürecinin öncekilerden farklı olduğunu kaydetti.
Simor da Türkiye’de ekonominin geliştiğini ve ülkenin daha zenginleşmesini izlemenin çok güzel olduğunu dile getirdi.
Simor, “Tabii ki her zaman sınamalar olacak. Enflasyon da çok büyük bir sınama. Burada Macaristan hakkında konuşmadan önce öncelikle sürdürülebilir dezenflasyon politikalarından bahsedelim. Herkesin hedef ve neye ulaşmak istiyoruz konusunda hemfikir olması gerekiyor. Hem merkez bankası hem de yetkililer arasında bu hedef hakkında hemfikir olunması gerekiyor.” diye konuştu.
Aynı zamanda bu hedeflerin iş adamları ve çalışanlar arasında da kabul görmesi gerektiğine dikkati çeken Simor, enflasyonun ve enflasyonla mücadelenin çok uzun vadeli bir olay olduğunu da sözlerine ekledi.
Muhabir: Fatma Eda Topcu, Emirhan Yılmaz