İSTANBUL (AA) – Avustralyalı tanık O’Sullivan, İsrail askerlerinin Ayşenur Ezgi Eygi’yi katlettiği anları anlattı.
Yeryüzü Avukatları Derneği, aktivist Eygi’nin işgal altındaki Batı Şeria’da İsrail askerlerince katledilmesine ilişkin, İsrailli yetkililer hakkında “kasten öldürme” suçundan suç duyurusunda bulundu.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına sunulan suç duyurusu dilekçesinde, Eygi’nin 6 Eylül’de, İsrail’in sistematik olarak Filistin topraklarında binlerce insanı öldürmesine ve her türlü suç teşkil eden eylemine tepki göstermek amacıyla farklı ülkelerden gelen aktivistlerce Filistin’in Beita şehrinde düzenlenen ve topluca dua edilen bir gösteriye katıldığı belirtildi.
Gösteri silahsız ve saldırısız şekilde devam ederken etkinlik alanına yakın bir tepede konuşlanmış İsrail askerlerinin katılımcılara güç kullanıp karşılık vermeye başladığı kaydedilen dilekçede, İsrail askerlerinin önce alana çok sayıda göz yaşartıcı gaz attığı, ardından da göstericilere karşı gerçek mermi kullanmaya başladığı ifade edildi.
Mermilerden birinin, gösteriye katılan Uluslararası Dayanışma Hareketi (International Solidarity Movement- ISM) isimli insan hakları örgütüne üye aktivistlerden Türk vatandaşı Eygi’nin başına isabet ettiği belirtilen dilekçede, Eygi’nin, Nablus’taki yerel bir hastaneye kaldırıldığı ancak kısa süre sonra hayatını kaybettiği aktarıldı.
Dilekçede, saldırı anında Eygi’nin yanında bulunan Avustralyalı Helen Maria O’Sullivan başta olmak üzere diğer aktivistlerin tanık olarak beyanlarına yer verildi.
“Kurşunun kulakları sağır eden şiddetli sesini duydum”
Türk avukatların elektronik posta aracılığıyla ulaştığı O’Sullivan, bir insan hakları aktivisti olarak Kudüs’e geldiğini, İsrail askerleri ve yerleşimcileri tarafından tehdit edilen Filistinlilere yönelik koruyucu hizmet sağladığını, Avustralya’da bir üniversitede sosyal hizmetler saha eğitmeni olarak çalıştığını belirtti.
Ayşenur Ezgi Eygi’nin 6 Eylül’de işgal altındaki Batı Şeria’da bulunan Beita’da öldürülmesine yol açan olaylar hakkında bildiklerini anlatan O’Sullivan, dünyanın dört bir yanından gelmiş insanlarla birlikte, Gazze’deki soykırımın ve Filistinlilere yönelik artan şiddetli saldırıların, onların göçe zorlandığının, ev ve topraklarının yasa dışı şekilde işgal edildiğinin farkında olduklarını bildirdi.
O’Sullivan, birkaç hafta önce aynı yerde uluslararası bir gönüllünün İsrail askerleri tarafından bacağından vurulduğunu duyduklarını aktararak, şöyle devam etti:
“Namaz vaktinden hemen önce vardık. Yaşlı adamlar ve genç çocuklar bahçede oturmuş kahve içiyor, hurma yiyorlardı. Bizleri karşıladılar ve bize de kahve ikram ettiler. Daha fazla yaşlı adam namaz kılmak için geldiğinde, yaklaşık 200-250 metre ötedeki tepeye konuşlanmış İsrail askerlerinin varlığından haberdar olduk. Sanki rutin bir protesto için zemin hazırlanıyor gibiydi. Bana bunun her cuma günü namazdan hemen sonra yapıldığı söylendi. Erkekler dua ederken Ayşenur, ben ve diğer birkaç gönüllü arka tarafta duruyorduk. Ayşenur sessizce dua etmek için ellerini kaldırdı. Dualar bittikten sonra yaşlı adamlar hızla oradan ayrıldılar. Yaşları 10 ila 16 arasında değişen genç çocuklar hızla tozlu yola çıktılar. Ortam gergindi ama aynı zamanda herkesin bildiği bir rutin olduğu da hissediliyordu. Askerler birçok bölgede görülüyordu, ana grup tepenin zirvesinde konumlanmıştı. İsrail askerlerinden son bir uyarı gelmedi. Dağılma ya da terk etme talimatı da verilmedi. Birisi, vadinin aşağısında da askerler olduğundan bahsetti ancak onları görmemiştik.”
Çocukların askerlere Arapça bağırmaya ve taşlar fırlatmaya başladığını anlatan O’Sullivan, ancak bunun sembolik bir meydan okuma eylemi olduğunu çünkü taşların askerlere ulaşma şansının bulunmadığını kaydetti.
– “İnsanlar, ‘gerçek silahlar’ diye bağırdı”
O’Sullivan, olaylar sırasında Eygi ile birlikte kalmaya karar verdiklerini belirterek, “Eylem arkadaşıydık ve birbirimize göz kulak olmamız gerekiyordu. İkimiz de endişeliydik. Yeni gönüllüler olarak protestonun arka tarafında kalmaya karar verdik. Birbirimizi güvende tutmaya çalışacak ve mümkünse olanları kayıt altına alıp belgeleyecektik. Dakikalar içinde şiddetli bir silah sesi duyuldu ve insanlar ‘gerçek silahlar (mühimmat)’ diye bağırdı. Birkaç gönüllü mermilerin çöp kutusuna ya da yakınlarındaki metal bir şeye çarptığını duydu. Ayşenur ile birlikte tepeden aşağı inip zeytinliğe sığındık.” ifadelerini kullandı.
Ayşenur Ezgi Eygi’nin arkasından koşarken düştüğünü ancak hemen kalktığını, arkadaşının elinden tuttuğunu dile getiren O’Sullivan, vurulma anını ise şöyle anlattı:
“Zeytinliğin içinde bir metreden yüksek bir çıkıntıya geldik. Atlamaktan başka çaremiz yoktu. Ayşenur çoktan başarmıştı. Ben de atladım ama tekrar düştüm. Ayşenur ve ben geri çekilmekle o kadar meşguldük ki çok fazla bir şey belgeleyemedik. Nispeten güvende olduğumuza inanarak bir zeytin ağacının arkasında dinlenip nefes almak için birkaç dakikalığına durduk. Ortalık sessiz sakin görünüyordu. İkimiz de tepeden askerlerin olduğu yere bakıyorduk. Ayşenur’un ağacın kenarından daha net görebilmek için eğildiğini düşünüyorum. Birkaç saniye içinde, bir başka kurşunun kulakları sağır eden şiddetli sesini duydum. Ayşenur sol tarafımda, bir kol mesafesi kadar yakınımdaydı. Arkadaşımın yere düşüşünü dehşet içinde izledim. İlk düşüncem eğilirken düştüğü yönündeydi. Yüzü yerdeydi, başı yokuş aşağı bakıyordu. Bacakları hafifçe kıvrılmış ve yokuş yukarı bakıyordu. Yüzünü görebilmek için sağ omzundan tutup çevirmeye çalıştım. Şakağının sol tarafında ve burnunda kan vardı. Gözleri açıktı ve biri arkaya kaymıştı. Cevap vermiyordu. Yardım için bağırdım ve saniyeler içinde yakındaki ambulans da dahil olmak üzere diğer gönüllüler geldi.”
O’Sullivan, vurulmadan önceki saniyelerde Eygi’ye bakmadığını, bu yüzden onun tam olarak nereye baktığını kesin söyleyemediğini kaydederek, “Sadece 10 metre önümüzdeki diğer birkaç gönüllü gibi biz de nispeten hareketsizdik. Sonrasında İsrail askerlerinde herhangi bir hareket yoktu. Sanki görevlerini tamamlamış gibi bir tavır içindeydiler.” bilgisini verdi.
O’Sullivan, Eygi’nin vurulmasıyla ilgili olarak, şunları kaydetti:
“Bunun kaza olduğuna inanmıyorum. Bu meşru müdafaa da değildi. Bu, uluslararası tanıkları hedef alan soğukkanlı ve planlanmış bir infazdı. Yardımımıza koşan başka bir gönüllü, keskin nişancıyı yakındaki bir binanın çatısında (yokuşun yukarısında) görmüştü. Hastaneye vardığımızda, ambulansta Ayşenur’a refakat eden ve gönüllü olduğunu düşündüğümüz iki kişi bize eşlik etti. Ancak odaya girdiğimizde arkadaşımızın cansız bedeninin etrafının gazeteciler ve diğer yetkililerin de aralarında bulunduğu kişiler tarafından sarıldığını gördük. İşte o zaman gösterdiğimiz şaşkın tepkiler kayda alındı ve sayısız haber bülteninde paylaşıldık.”
Suç duyurusunda hangi hususlar var?
Yeryüzü Avukatları Derneği Başkanı Enes Kafadar, AA muhabirine yaptığı açıklamada, suç duyurusundaki amaçlarının, hukuki bütün argümanları, enstrümanları kullanarak bir şekilde, İsrail’in yaptığı eylemlerin bazıları dahi olsa bunların cezalandırılabileceğini göstermek olduğunu söyledi.
Fotoğraf: Abdulhamid Hoşbaş/AA
Dernek olarak Özgürlük Filosu’nun hukuki danışmanlarından biri olduklarını belirten Kafadar, dilekçede beyanına yer verdikleri Avustralyalı aktivist Helen Maria O’Sullivan’ı da bu sayede tanıdıklarını ifade etti.
Kafadar, burada çeşitli görevlileri şüpheli ve azmettiren olarak savcılığa sundukları dosyada gösterdiklerine dikkati çekerek, şunları kaydetti:
“Bunların Türkiye’de bulunmaları halinde dosyaya taraf olarak eklenecekleri ve adli işlemlere maruz kalabilecekleri şüphesiz. Biz burada İsrail’in bugüne kadar gerçekleştirdiği ancak hiçbir şekilde karşılığı olmayan eylemlerinin bazılarının dahi olsa cezalandırılmasını, caydırıcı olmasını hedefliyoruz. Bu süreç içerisinde adli makamlarımız tarafından yapılacak işlemlerin de en azından bunu ortaya koyacak bazı hususların burada söz konusu olması halinde, en azından bundan sonraki suçların, bundan sonraki eylemlerin bir şekilde karşılık bulacağını görmek bizim için gerçekten önemli.”
Muhabir: Zeynep Yeşildal,Berfin Kıraç