ANTALYA (AA) – Toros Dağları’nın eteklerine kurulan Selge Antik Kenti’nin tarihi MÖ 500’lü yıllara dayanıyor. Birçok medeniyete ev sahipliği yapan, “dağ kenti” olarak bilinen ören yerinin son sakinleri ise Yörükler.
Antik kent sınırları içerisindeki Altınkaya Köyü’nde yaşayan Yörüklerden 59 yaşındaki Fatma Sevinç, küçük yaşlardan itibaren çobanlık yapmaya başladı.
Evlendikten sonra da yine aynı köyde yaşayan Sevinç, keçi sürüsünü antik kentte ve çevresinde otlatıyor.
Sürülerin ot bulamadığı günlerde de sırtına bağladığı ağaç dallarını yaklaşık 20 dakikalık zorlu bir tırmanışın ardından keçilerine götüren Sevinç, aynı zamanda elindeki poşetlerle getirdiği ekmek ve yiyecekleri de köpeklerine veriyor.
Sevinç, sürüsünün su ihtiyacını da antik dönemden kalma su kuyusundan sağlıyor. Antik kentte 12 ay boyunca su bulunan kuyudan iple bağladığı kovalarla su çeken Sevinç, kendi içme suyu ihtiyacını da antik kentteki kaynaktan karşılıyor.
Tarihi yapıların arasında günde 10 kilometreden fazla yürüyen Sevinç, bir yandan da olası yangın gibi tehlikelere karşı antik kenti koruyor.
“Antik kentte çobanlık yapmak güzel bir duygu”
Sevinç, AA muhabirine, çocukluğunun yokluk ve zorluklar içerisinde geçtiğini söyledi.
Küçüklüğünden itibaren çiftçilik ve çobanlık yaptığını ifade eden Sevinç, “Evlendikten sonra tamamen çobanlığa yöneldik. Selge Antik Kenti içerisinde yaşıyoruz. Evimiz antik stadyumun içerisinde. Yani 1. derecede sit alanı içerisinde. Antik kent dağlık ve zorlu bir araziye kurulmuş. Bu nedenle her gün saatlerce yürüyorum. Bazen sırtımda dallarla dakikalarca tırmanış yapıyorum.” dedi.
Zorlu arazide çobanlık yaptığını görenlerin kendisine şaşırdığını aktaran Sevinç, “Antik kentte çobanlık yapmak güzel bir duygu. Eski insanları düşünüyorum. Bu kocaman taşları bu dağların üzerine nasıl getirmişler diye düşünürüm.” diye konuştu.
Antik kentin hem çobanı hem de koruyucusu olduğunu aktaran Sevinç, “Burada adeta bekçi gibi de çalışıyoruz. Antik kentin çevresindeki ormanlık alanda en ufak bir yangını ihbar ediyoruz. Antik kent bize hayat veriyor. Keçilerimizin su ihtiyacını antik kuyudan kovalarla su çekerek karşılıyoruz. Ben de yine içme suyu ihtiyacımızı ‘kral suyu’ adı verilen antik bir yapıdaki su kaynağından karşılıyorum. Bu su kaynaklarının Romalılar tarafından kaldığı bize söylendi. Bu sulardan o dönemlerde kimler su içti acaba? Şimdi de bize nasip oluyor.” ifadelerini kullandı.
Muhabir: Süleyman Elçin