ERZURUM (AA) – Bakan Tunç, Atatürk Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde Erzurum Hukuk Kulübü tarafından düzenlenen Atatürk Üniversitesi Meclis Simülasyon Programı’nda yaptığı konuşmada, hukuk fakültesindeki öğrencilerin en iyi şekilde yetişmesine olanak sağlamanın devletin asli görevi olduğunu söyledi.
Bu görevi layıkıyla yapmanın gayreti içerisinde olduklarını ifade eden Tunç, şöyle konuştu:
“Şu anda yürürlükte olan ceza kanunlarımız, ceza mahkemesi kanunlarımız, borçlar kanunumuz, ticaret kanunumuz, hukuk mahkemeleri kanunumuz tamamen yenilendi. Bu süreç içerisinde artık çağın en yeni kanunlarına sahip olan bir ülkeyiz. Yani Avrupa’nın temel kanunlarından çok daha yeni olanağa biz sahibiz. Sizler bu anlamda şanslısınız. Özellikle değişen temel kanunlar, sizin tam eğitim gördüğünüz zamana denk geldi ve onlarla hukuk fakültesinden mezun olup mesleğe başlayacaksınız. Sonradan değişen yeni kanunlara adapte olmak, uygulama sürecinde biraz, bazı gecikmelere neden olabildi ama o da telafi edildi. Aradan geçen sürede değişen kanunlarımızın yeni ihtiyaçlar doğrultusunda yeni değişikliklere ihtiyaç oluyor ve bunları da hukuk fakültelerimizden, akademisyenlerimizden gelen teklif önerileri, sizlerin derslerdeki tartışmalarından çıkan sonuçlar, yargının, uygulamanın ortaya koyduğu öneriler, vatandaşlarımızdan gelen talepler ve yargının tüm alanlarından gelen talepler doğrultusunda Meclisimiz gecikmeksizin o değişiklikler noktasındaki talepleri yerine getiriyor.”
Tunç, şu anda Yargı Reformu Strateji Belgesi hazırlığı içerisinde olduklarını belirterek, “Üniversitelerimiz, barolarımız, yargı camiamızın tüm kademelerine görüşler noktasında çalışmalarımıza başladık, toplantılar yapıyoruz. Yüksek yargıdan istinafa, ilk dereceye varıncaya kadar, avukatlarımız, özellikle üniversitelerimizi önemsiyoruz. Hukuk fakültelerimizden gelecek olan öneriler bizler için çok değerli. Bu anlamda Yargı Reformu Strateji Belgemizin sene sonuna kadar hazırlığını tamamlayacağız. Önceki dönemlerdeki yargı reformu strateji belgelerinden tutturulamayan hedefler, Meclisin çalışma takvimi ve deprem nedeniyle yetişmeyen bazı kanun değişiklikleri vardı. Onları da ilave ederek yeni Yargı Reformu Stratejisi’ni Türkiye Yüzyılı’nın ilk reform belgesini, inşallah çalışmalar neticesinde hazırlayıp Sayın Cumhurbaşkanı’mıza arz edeceğiz. Sayın Cumhurbaşkanı’mız da kamuoyuyla paylaştıktan sonra o hedefleri tutturabilmek için yasama, yürütme ve yargı olarak üzerimize düşen görevi inşallah yapacağız.” diye konuştu.
“Darbeciler yargılanamaz diye bir madde vardı, bütün bunları değiştirdik, kaldırdık”
İnsanların en iyi yargı hizmetinden yararlanması için 21 yıldır mücadele ettiklerini anlatan Tunç, bu mücadelelerini bundan sonra da sürdüreceklerini ifade etti.
Anayasada küçümsenmeyecek, sessiz devrim sayılan önemli değişiklikleri hayata geçirdiklerine işaret eden Tunç, şunları kaydetti:
“Özellikle Anayasa’mızda yargı alanındaki değişiklikler birer reformdur. Anayasa’mızda yargı birliğini sağladık, askeri yargıyı kaldırdık. Hakimler Savcılar Kurulunu ve Anayasa Mahkemesinin yapılarını daha demokratik hukuk devleti ilkelerine uygun hale getirdik. Anayasa’mızda sıkı yönetim diye bir madde vardı, gerektiğinde sıkı yönetim ilan edilebilir şeklinde. Darbeciler yargılanamaz diye bir madde vardı, bütün bunları değiştirdik, kaldırdık. Anayasa’mız, 1982 Anayasası darbecilerin yazdırdığı bir anayasa. Bu anayasada 184 değişiklik yapıldı. Bir madde birkaç defa değişikliğe uğradı. Demek ki değişiklik ihtiyacı sürekli var. Dolayısıyla Anayasa’mızda kadın, çocuk, engelli, yaşlı tüm bunlar 2010 anayasa değişikliği sürecinde Anayasa’mızda yerini aldı.”
Tunç, “Bireysel başvuru hakkı, kamu denetçiliği kurulması, vatandaşlarımızın idarelerle anlaşmazlığa düştüğünde yargıya gitmeden kamu denetçisine başvurarak düzeltme imkanı sağlaması gibi kişisel veriler, ilk kez Anayasa’ya daha son dönemde girdi. Dolayısıyla temel hak ve özgürlüklerin güçlendirilmesinden tutun da yargı ile ilgili düzenlemelere varıncaya kadar, hepsi son zamanlarda milletimizin onayıyla Anayasa’mızdaki o darbeci ruhu ortadan kaldırmaya yönelik mücadelenin sonucudur.” değerlendirmesinde bulundu.
Tunç, Atatürk Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde Erzurum Hukuk Kulübü tarafından düzenlenen Atatürk Üniversitesi Meclis Simülasyon Programı’nda yaptığı konuşmada, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin kuvvetler ayrılığını getiren bir sistem olduğunu söyledi.
Bu durumu bazı siyasilerin farklı şekilde anlatmaya çalıştığını ifade eden Tunç, şöyle konuştu:
“Genç kardeşlerime şunu ifade etmek istiyorum, demokrasilerin ön şartı yasama, yürütme ve yargı kuvvetler ayrılığının tam anlamıyla uygulanması… İşte bu sistem, kuvvetler ayrılığını getiren bir sistem. Yasama, yürütme ve yargı birbirinde keskin bir çizgiyle ayrılmış oldu. Vatandaşların doğrudan kendisi belirleyerek, Cumhuriyeti daha güçlendiren, demokrasiye daha uygun yönetim sistemine milletimiz onay verdi. ‘Yasama ile yürütme arasında denetim mekanizması yok.’ diyenler olabilir, siz onlara inanmayın. Yasama ile yürütme arasındaki denetim mekanizmaları parlamenter sistemdeki mekanizmalardan daha fazladır, neden? Önceki sistemde Cumhurbaşkanlığının hiçbir işlemi yargıya getirilmezken şimdi Cumhurbaşkanı yürütmenin başı olduğu için bütün işlemleri, bütün kararları yargı denetimine tabi. Önceki sistemde yargı denetimine tabi değildi. Hangisi daha demokratik, hangisi hukuk devleti ilkesine daha uygun? Yasama daha güçlü, neden daha güçlü, çünkü artık kanun teklif etme yetkisi sadece Meclis’e ait.”
“Kuvvetler ayrılığı ilkesinin tam anlamıyla uygulandığı bir sisteme geçtik”
Tunç, yeni sistemde kanun yapma yetkisinin milletvekillerine ait olduğuna işaret ederek, şunları kaydetti:
“Bu sistemin eskisinden farkı nedir, güvenoyu. Çünkü millet kurulacak hükümeti doğrudan doğruya sandıkta belirliyor. Seçim akşamı kimin hükümet başkanı, Cumhurbaşkanı olacağı belli. Dolayısıyla hükümetin millet tarafından belirlendiği bir düzende tekrar Meclis’e gelip bir de ‘milletin güvendiği bu hükümete siz de güven oyu veriyor musunuz’ demek, bir kere mantığa uygun değil. O nedenle güvenoyu yok, gensoru yok. Gensoru neden yok, o da yasamanın, yürütmenin birbirinden ayrıldığı bir sistem. Önceki sistem, yasama ile yürütme bitişikti. Bakanlar, milletvekilleri içinden çıkardı. Yani kuvvetler ayrılığı ilkesinin tam anlamıyla uygulandığı bir sisteme geçtik.”
Hükümetin güçlü ve yargının bağımsız olduğu bir sistemle yeni bir anayasa hedeflerinin olduğunu anlatan Tunç, “Türkiye Yüzyılı’na başladığımız, Cumhuriyetimizin yüzyılını geride bıraktığımız ve ikinci yüzyıla başladığımız bu anlamlı dönemde, inşallah darbe anayasasından da kurtularak, demokratik, sivil, katılımcı, kuşatıcı, temel hak ve özgürlükleri öne alan yeni bir anayasa ile yolumuza devam edersek, bu Türkiye’ye, gençlerimize çok yakışacak. İnşallah bunu başarırız. Bu, Meclis’te uzlaşmaya bağlı. Biz Bakanlık olarak özellikle taslak çalışmalar noktasında önceki tecrübelerden de yararlanarak TBMM üyelerine gereken katkıyı vermeye çalışacağız.” diye konuştu.
“Artık hakim ve savcılarımız çok daha donanımlı şekilde kürsüye çıkmış olacak”
Bakan Tunç, fakültelerin sayılarının ve buna bağlı mezun sayısının fazla olduğunu, bu nedenle hukuk eğitimini daha da güçlendireceklerini vurguladı.
Özellikle savunmada görev alan avukatların sayısının fazla olması nedeniyle savunmanın güçlü olması anlamındaki eksiklikleri gelecek süreçte gidermeleri gerektiğini söyleyen Tunç, şöyle devam etti:
“Kontenjanlarla ilgili sınırlama yapılmıştı, şu anda 125 bin. 100 bine düşürülmesi noktasında çalışmalarımız var. Hukuk fakültesinden mezun olanlar, artık avukatlık stajına başlayamayacaklar ya da hemen hakim, savcı sınavına giremeyecek. Öncelikle hukuk mesleklerine giriş sınavını kazanacaklar. Hakim ile savcı adaylıklarını da kaldırdık ve artık hakim, savcı yardımcılığı sistemini getirdik. Adaylık iki yıl sürüyordu, yardımcılık üç yıl sürecek. Bir yıl adalet akademisinde tecrübeli profesörlerden, uygulayıcılarımızdan, Yargıtay üyelerinden, istinaftan, ilk dereceden, hakimlerimizden önemli ve güçlü eğitim alacaklar. Eğitimlerde muhtelif zamanlarda ara sınavları geçecekler, sonra iki yıl tecrübeli hakim ve savcıların yanında savcı yardımcısı olarak çalışacaklar. Çalıştıkları sürede yargısal imza atamayacaklar ama diğer konularda hakim ve savcılarımızın yardımcısı olarak kararların yazılmasında, tüm bunlarda tecrübeli hakim ve savcıların yanında usta-çırak ilişkisiyle çalışacaklar. Hakim ve savcılarımız onlara puan verecek. O puanlarla akademideki puanların hepsi toplanacak sonrasında mesleğe kabul için hakim savcı kurulunun önüne gelecek, mesleğe kabul bu şekilde olacak. Dolayısıyla artık hakim ve savcılarımız çok daha donanımlı, daha güçlü şekilde kürsüye çıkmış olacak.”
Muhabir: Yunus Hocaoğlu