Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

Rüzgar santralleri çevresindeki kuş ve yarasa ekosistemi “yapay zekaya” emanet

BİLBAO (AA) – AA’nın

BİLBAO (AA) – AA’nın “Yapay Zeka Çağına Doğru” başlıklı dosyasının onuncu haberinde, Yapay Zeka (AI) teknolojilerinin yenilenebilir enerji sektöründe ekosistemin korunması amacıyla kullanımına ilişkin çalışmalara yer verildi.

AI, belirli görevleri yerine getirmek için insan zekasını taklit eden ve toplanan verileri yineleyerek kendini geliştiren sistemler olarak biliniyor.

Günümüzde ulaştırma, bilgisayar teknolojileri, sağlık ve bilgi işlem alanlarında yaygın olarak değerlendirilen bu sistemlerin kullanım alanları da artıyor.

Artan enerji talebi ve iklim değişikliğiyle mücadelede yenilenebilir enerji kaynaklarının payı artarken, bu kaynaklara entegre akıllı teknolojiler de gelişim gösteriyor.

Bu sistemlerin en büyük özelliği çeşitli yollarla kayıt altına alınan verilerin işlenerek yeni durumlarda yeni yaklaşımların geliştirilmesine olanak sağlaması ve bu şekilde zaman, hammadde, enerji tasarrufu sunması olarak ön plana çıkıyor.

“Rüzgar santralleri 24 saat boyunca kesintisiz takip edilebiliyor”

Avrupa’da yatırımları bulunan Yunanistan merkezli teknoloji şirketi Nvisionist İş Geliştirme Müdürü Lambros Argyris, AA muhabirine yapay zekanın rüzgar santrallerinde kullanımına ilişkin yaptığı değerlendirmede, bu sistemlerin uzun vadede biyoçeşitliliğin korunmasına yardımcı olduğunu ve elektrik üretiminde de verimlilik sağladığını söyledi.

Temel olarak kuş ve yarasa gibi uçan hayvanların türbin kanatlarına çarpmasının engellenmesiyle biyoçeşitliliğe yardımcı olduklarını ifade eden Argyris, bunu rüzgar türbinlerine kurulan yüksek çözünürlüklü kameralar ve bu kameralarla bölgenin 24 saat boyunca izlenmesiyle yapıldığını anlattı.

Argyris, elde edilen her türlü uçan cisim ve canlıya ait verinin yapak zeka teknolojisiyle işlendiğini dile getirerek, şöyle konuştu:

“Yapay zeka teknolojisi ile canlı türleri hakkında veriler detaylı ve sürekli toplandıktan sonra gerekli durumlarda güvenlik tedbirleri devreye giriyor. Böylelikle verilere bakılarak hangi canlı türü olduğu ve hareketleri tespit ediliyor. Canlının rüzgar türbinine yaklaşıp yaklaşmamasına göre santral durduruluyor ya da ses uyarıları gönderilerek bu canlıların uçuş rotasına müdahale ediliyor. Böylelikle canlılar korunurken, elektrik üretiminin de devamlılığı sağlanıyor.”

Yapay zeka ile canlının türünün tespit edilmesinin bu teknolojinin en önemli aşaması olduğunu vurgulayan Argyris, kuşların coğrafyaya bağlı olarak saniyede ortalama 10 metre hızlarla uçtuğunu böyle bir durumda 800 metre uzaklıktan itibaren türbinlerdeki yapay zeka teknolojisinin bunu belirleyebildiğini belirtti.

Argyris, diğer kuş ve yarasa türleri için de yapay zeka teknolojisi ile farklı yaklaşımlar uygulandığını ifade ederek, şunları söyledi:

“Gece ve gündüz ayırımı olmaksızın verileri analiz edebiliyoruz. Gece termal kamera kullanırken, gündüzleri yüksek çözünürlüklü kamera ile sağlıklı verileri alabiliyoruz. Yapay zeka ile kuş ve yarasa gibi canlıların tanınması ve korunması sağlanırken, rüzgar santralleri için sürdürülebilir elektrik de üretilerek bize esnek bir çalışma ortamı sağlanıyor.”

“Türkiye’nin rüzgar enerjisi sektörünü yakından takip ediyoruz”

Argyris, Avrupa’nın bir çok coğrafyasında çeşitli işletmelerde bu teknolojinin kullanıldığını bildirdi.

Türkiye ve Yunanistan coğrafyasının benzer olduğunu ve canlı türü açısından benzer veriler elde edilebildiğine dikkati çeken Argyris, şunları kaydetti:

“İspanya, Fransa, İtalya gibi ülkelerde faaliyet gösteriyoruz. Henüz Türkiye’deki santrallerle çalışma yapmadık ancak Türkiye’deki rüzgar enerjisi sektörünü yakından takip ediyoruz. Türkiye’de de bu alanda çalışmayı istiyoruz. Komşu ülkeler olduğumuz için benzer ekosistemler, benzer türleri barındırıyor. Bu daha verimli ilerlememize katkı sunabilir.”

Muhabir: Gülşen Çağatay