ANKARA (AA) – Hacettepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi Özel Yetenekler Eğitimi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Serdar Köksal, müfredat kapsamına alınan farklılaştırılmış eğitim ile sınıflarda farklı yeteneklere ve ilgilere sahip öğrenciler için yeni fırsatların sunulacağını söyledi.
Köksal, AA muhabirine, yeni müfredata ilk kez kapsamlı şekilde ele alınan sınıflarda farklı yeteneklere ve ilgilere sahip öğrencilere yönelik “zenginleştirilmiş” ve “destekleyici” eğitimlerin sunulacağı “farklılaştırılmış eğitim” yaklaşımına ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Farklılaştırılmış öğretim ya da öğrenmenin, farklı yeteneklere, ilgilere ve hazırbulunuşluk düzeyine sahip öğrencilere yönelik geliştirilmiş öğretim yaklaşımı olduğunu aktaran Köksal, “Yeni müfredatta bu yaklaşım, farklı yeteneklere ve ilgilere ve hazırbulunuşluk düzeyine sahip öğrencilere yönelik ‘zenginleştirme’ ve ‘destekleme’ eğitimlerini temel alıyor.” diye konuştu.
Zenginleştirme eğitimlerinin “özel yetenekli öğrenci” tanısı alan öğrencilere, destekleme eğitimlerinin ise otizm spektrum bozukluğu, öğrenme güçlüğü, dikkat eksikliği ve hiperaktivite gibi çeşitli özel gereksinim duyan ya da öğrenme sürecinde daha fazla zaman ve tekrara ihtiyaç duyan öğrenciler için kurgulandığını anlattı.
Her iki konumdaki öğrencilere yönelik “farklılaştırılmış eğitim”in yapılan resmi düzenlemelerde vurgulandığını ancak mevcut müfredat içerisinde yeterince ele alınmadığını vurgulayan Köksal, şu değerlendirmelerde bulundu:
“Yeni müfredatla beraber ilk defa farklılaştırılmış eğitim kapsamlı şekilde gündeme getirildi. Aynı zamanda müfredatın içinde öğretimde farklılaştırmaya ilişkin de çeşitli yönlendirmelerin bulunmasını çok önemsiyoruz. Sınıf içerisindeki uygulamalar, genelde bir kılavuza ihtiyaç duyuyordu. Öğretmenlerimiz ‘öğretimi farklılaştıracağız fakat nasıl farklılaştıralım’ sorusuyla karşı karşıya kalabilmekteydi. Şimdi farklılaştırmaya ilişkin net olarak çerçevelerin çizildiği bir süreç karşımıza çıkıyor.”
“BİLSEM’ler diğer ülkelerden oldukça ileride”
Prof. Dr. Köksal, örgün eğitim kurumlarını destekleyici bir eğitim kurumu olan Bilim ve Sanat Merkezlerine (BİLSEM) ilişkin de bilgi verdi.
Türkiye’de 300’ün üzerinde BİLSEM bulunduğunu belirten Köksal, dünyada özel yetenekliler açısından bu sayıya ulaşan başka bir ülke olmadığını söyledi.
Köksal, “İçerisindeki zenginleştirme ve çeşitliliğin bu düzeyde olduğu ve bu kadar fazla sayıda çocuğa bu hizmeti ulaştırma açısından bunun bir örneğini dünyada göremiyoruz. Kamu kurumunun sağladığı destek açısından bakıldığında BİLSEM’ler diğer ülkelerden oldukça ileride.” şeklinde konuştu.
BİLSEM’lerin genel yetenek, görsel sanatlar ve müzik olarak 3 üç alanda zenginleştirme fırsatları sunduğunu kaydeden Köksal, bu alanların arttırılması gerektiğini vurgulayarak, “Müfredattaki yeni farklılaştırma önerilerini dikkate aldığımızda çok sayıda farklılaştırmaya zemin oluşturduğunu görüyoruz. Bu aslında önemli bir fırsat. Özellikle özel yetenekli çocuklara sınıfında eğitim verme açısından ve çok sayıda programı sağlama açısından yararlı olacağını düşünüyorum.” dedi.
“Çocuğa biraz daha zorlayıcı öğretimi veliler sunabilirler”
Köksal, özel yetenek tanısı konulan çocukların ailelerine de tavsiyede bulunarak, detaylı değerlendirme konusunda hassas davranmaları gerektiğini belirtti.
BİLSEM’deki detaylı değerlendirmelerin öğrencinin konuya yetkinliği açısından daha iyi ipuçları sağlayabileceğini ifade eden Köksal, “Buna uygun gerekirse BİLSEM içerisindeki programların gerektirdiği zorluğun daha da üzerine çıkarak evde üst düzey sorular, yani sınıf düzeyinin üstündeki sorular ya da daha derin konularla çocuklarına fırsatlar sağlayabilirler. Bunu şöyle örnekleyebiliriz; çocuk BİLSEM’e kabul aldıktan sonra buradaki uygulamaların daha da zorlayıcı olması gerektiğini hissetmişse ve bunu da öğretmenleri yaptıkları değerlendirmelerle destekliyorsa, evde bu çocuğa biraz daha zorlayıcı ve daha soyut kavramlarla ilerleyen bir öğretimi veliler sunabilirler.” diye konuştu.
Muhabir: Buğrahan Ayhan